İBB, kanunda yer alan Kent Konseyi’ni hayata geçirdi. Konsey’in açılış töreninde konuşan İmamoğlu, “Toplumun, belediyecilikle beraber kamu yönetimine eşlik etmesi ve sürece yön vermesi, taleplerini bildirmesi, yetenekleriyle her anında katkı sunması gerçekten o kamu kurumunun topluma ait olduğu hissini ortaya koyuyor. Aynı zamanda o kamu kurumunun şeffaflığını güçlendiriyor. Bütün bu anlayış, aslında temiz bir toplumun varlığına doğru bir gidişat” dedi.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), 5393 sayılı Belediye Kanunu ve 26313 sayılı Kent Konseyi Yönetmeliği’nde yer alan “Kent Konseyi”ni, kurum tarihinde ilk kez hayata geçirdi. Konsey’in ilk başkanlığına mimar Tülin Hadi seçildi. Daha önce “Gençlik Merkezi” olarak kullanılan Saraçhane’deki bina, Konsey’e tahsis edildi. Kent Konseyi’nin açılışı, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun katılımıyla gerçekleştirildi. Açılış töreninde ilk konuşmayı, Kent Konseyi’nin oluşumunda İBB adına koordinasyonu gerçekleştiren İBB’nin ilk kadın Genel Sekreter Yardımcısı olan Yeşim Meltem Şişli yaptı. İolan Şişli’nin ardından Kent Konseyi Başkanı Hadi de bir konuşma gerçekleştirdi. Kent Konseyi açılışında konuşan İmamoğlu, kendisini sevindiren ve heyecanlandıran konuyu, “Genel sekreter yardımcımızın bir kadın olarak bu özel süreci hazırlamış olması, kadın elinin değmiş olması, bir de tabi Kent Konseyi başkanın da bir kadın olarak sürece dahil olması çok değerli, tarihi bir anekdot bence” sözleriyle dile getirdi.

“SÜRECE KATKI ŞART”

“Kent Konseyi’nin kağıt üzerindeki yazılmış şekli, ‘-mış gibi’ uygulamak, kurumlarda bunu bir yasal sorumluluk diye yerine getirme çabası, elbette ki beni hiç mutlu etmez, etmeyecek de” diyen İmamoğlu, şöyle konuştu:
“Buradaki sürecin anlamlı ve sürece katkı sunan bir şekilde oluşması şart. Başkan’ımızdan beklentimiz de o. Bazen kanunda verilen yetkiler de süreci iyi yönetmek için yeterli olmayabilir ya da ilişkinin kurulmasında bazen eksiklikler olabilir. Belki bunları da beraber dizayn edebiliriz. Türkiye’ye örnek olabiliriz. İstanbul, her adımında Türkiye’ye örnek olmak zorunda. Sorumluluğu da var bu anlamda. Benim Kent Konseyi’nden beklentim, bilinenden, yazılandan ya da kanunda işaret edilenden daha fazla. Sivil hayatın içine katılmasının tadını almış birisiyim. Bunun keyfi bambaşka. Toplumun, belediyecilikle beraber kamu yönetimine eşlik etmesi ve sürece yön vermesi, taleplerini bildirmesi, yetenekleriyle her anında katkı sunması gerçekten o kamu kurumunun topluma ait olduğu hissini ortaya koyuyor. Aynı zamanda o kamu kurumunun şeffaflığını güçlendiriyor. Bütün bu anlayış, aslında temiz bir toplumun varlığına doğru bir gidişat.”

[KGVID]https://istanbulkentkonseyi.org.tr/wp-content/uploads/2020/03/iBB-BAsKAN-KENT-KONSEYi-AcILIs-PROGRAMI-KONUsMA_ibb-1080p_2020.03.24_11.56.mp4[/KGVID]

“İSTANBUL GÖNÜLLÜSÜ TANIMINI KAZANDIRMAK İSTİYORUZ”

“Bir konunun burada altını çizmek istiyorum” diyen İmamoğlu, “Kentin bütün yaşayanlarının bu kentle ilgili her hususta bir gönüllülük esası ile birlikte sürece dahil olması. İlla bir kurumsal bağlantıdan bahsetmiyorum; ama kanunda tanımlandığı şekli ile bir kurumun, gönüllü çalıştırabileceği yüzbinlerce, zaman içerisinde belki de milyonlarca İstanbullunun bir hemşehrilik duygusu ile sürece katılacağı şekliyle, hizmet etmesini umuyorum. Yani nedir? Doğa ile ilgili gönüllü olmak, hayvanlarla ilgili gönüllü olmak. Ya da trafik ile ilgili gönüllü olmak gibi birçok hususta gönüllük esası ile sürece dahil olmak. Katkı sunma becerisini ortaya koyacak insanların bir araya geldiği bir ‘İstanbul Gönüllüsü’ tanımını da İstanbul’a kazandırmak istiyoruz. Yani bir ana çatı var; Kent Konseyi. Belki yön verecek ve süreci ana prensipleri ile tanımlayacak bir kurumumuz. Ama onu destekleyici birçok sivil süreci de büyükşehir belediyesinin içine katıyoruz” şeklinde konuştu.

“DÜNYANIN EN DEMOKRAT BELEDİYE BAŞKANI OLMAYI HEDEFLEDİM”

Türkiye’nin ve İstanbul’un gelmiş geçmiş en demokrat belediye başkanı olma iddiasını yineleyen İmamoğlu, şunları dedi:

“Ama dünyayı gezdikçe, dünyanın demokrasiye dönük hayallerinin ve de beklentilerinin bizim 2019 yılında yaşadıklarımızdan sonra nasıl beslendiğini gördükten sonra ben de hedefi büyüttüm. Ben diyorum ki; ‘İstanbul’un belediye başkanı olarak dünyanın en demokrat belediye başkanı olmak istiyorum.’ Bu hedefi koyuyorum. Gerçekten yapabiliriz. Çünkü bizim insanımız buna hazır. Çok karma bir topluluğuz İstanbul’da. Gerçekten çok çeşitliyiz. Yani neredeyse çok ulusluyuz. Bu coğrafyada birleşenlere bakın Orta Asya’dan Balkanlar’a, Kırım’dan Arap Yarımadası’na ya da Afrika’ya varıncaya kadar insanların burada bulunduğu, farklı inançların burada bulunduğu hoşgörünün ve toleransın en üst seviyede yaşanması gereken bir şehirdeyiz. Bunun binlerce yıllık sorumluluğu da üzerimizde. Biz, onun için bu sivil hayatı besliyoruz. Çok mutluyum, gururluyum. Kent Konseyimiz, İstanbul’umuza, İstanbul’un demokrasiye olan düşkünlüğü ve özgürlüğe olan milletimizin karakteri ile birleştiği bir sürecin yaşanacağı bu dönemin bence en simgesel anlarından biri oldu.”